Kalem, güzel kalem

Pazar, Kasım 13, 2005

Hayat ve Adalet

Hayattaki Adalet
Hayat bazen ne kadar adaletli gözüküyor. Öte yandan, sanırım daha fazla, hayatın adil olmadığını söylüyoruz.
Peki bu kararları verirken, daha doğrusu sürekli değişen düşüncelerimizle bu yorumları yaparken; biz ne kadar adiliz?
Yani, evet; bir şey için uğraşırsınız, çaba harcarsınız bazen. Zamanınızdan ve ruhunuzdan birşeyler katarsınız, ki insanın en değerli varlıklarıdır, sırf bu konu için: ister bir insan olsun, ister bir görev, ister bir sınav... Böyle bir durumun ardından başarıya ulaşınca, doğal olarak çabanın başarı getirdiğini düşünürüz. Ah, evet, çok uğraştım ve oldu. Ama çok vakit ayırdım ben. Yani kendi kendimi yedim bazen ama oldu. Hayata ne verirsen onu alırsın, ne ekersen onu biçersin..
..Acaba?
Çok basit bir değişiklik bu görüşleri değiştirir. Çaba kısmını ellemiyorum, ki uzun süren kısmı orası, ben sadece sonuç kısmını biraz kurcalayacağım ki, her zaman için çaba daha fazladır sonuca göre, istisnalar kaideyi bozmaz. Yani bu kadar çabalayıp başarısız olsak ne olacaktı? Lanet olsun, Allah belasını versin. Hayat ne boktan, ne adaletsiz! Dünyada biraz adalet olsa bu işler böyle yürümezdi!
Ama gerçek bu olamaz. Yani eğer bu kadar basit olsaydı şunu demek istiyor olacaktık: Falanca kişi filanca konuda başarılı olursa hayat adil, olamazsa adaletsizdir. Tamam ama hepimiz her an pek çok hamle yapıyoruz, ya da yapmıyoruz. Milyarlarca insanın her an verdiği kararlara göre hayatın adaleti belirlense, tam bir karmaşa olurdu. Hayır, hayat insanların bakış açısına bağlı olarak değişmez. Hayat, hayattır. Adalet veya adaletsizlikse insana dair kavramlardır.
Zira kaç insan çabalamadan birşeyler kazanırsa hayatın adaletini gerçekten sorgular, kaç kişi "yahu ben yok yere kazandım bunda bir gariplik var" diye düşünür? Pek az, belki hiç. İstisnalar yani, ötesi değil. Veya kaç insan, çabalamaz ve bir şey de elde edemezse, "ah evet, hayat ne kadar adil ben hiçbir şey haketmiyorum" diye eleştirir kendini? Bar filozofluğu yapanlar belki veya kendini bir kalıba sokmak isteyenler... Ancak yine hiç kimse, ya da pek az bir istisnai grup dışında hiç kimse bunu kabullenmez.
Hele hele kapital düzenin getirdiği kişisel yükselme mantığı bunu tam olarak öldürüyor. Pepsi'nin sloganı özetliyor herşeyi: "Daha fazlasını iste.". Hiç bir yorum yok dikkat ediyorsanız. Daha fazlasını iste. Gerisine karışma. Kendini düşün, kendini mutlu et. Her neye bu farklı bir konu ve şimdi bunun üstüne yazmak istemiyorum.

Sonuç olarak düşünüyorum da, hayat hiç de adil falan değil. Ancak aynı zamanda adaletsiz hiç değil. Herşey sebep ve sonuçlara ilerliyor, çabalar karşılığını veriyor. Ancak çoğu zaman evrenin kendi etrafımızda dönmediğini, tek kaderin kendi kaderimiz olmadığını unutuyoruz. Karmalar, kaderler, fikirler, yaşamlar kesişiyor, yanyana gidiyor ve bazen de zıtlaşıyor. Bu durumda bir başkasının kararı, bir başkasına ait sebep ve sonuç; bizim kararımızı, yaşantımızdaki sebep ve sonuçları etkileyebiliyor. Bizler de yine "evet beşer biz oluyoruz" diyerek olayın kolayına kaçıyor ve hayatı suçluyoruz.
Yine de bir kadermetre olsun isterdim. Arada açayım, benim lehime işlesin. Çok küçük bir şey için açabilirdim, normalde önem vermediğim; karşılığında daha büyük, genelde daha çok önem verdiğim birşey için de kaparım. Gerçekten. Böyle bir alet varsa bana ulaştırın lütfen, ben de size çay ısmarlayayım.
Saygılarımla.

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home