Kalem, güzel kalem

Pazartesi, Şubat 19, 2007

Kader nedir? Nasıl oluyor?

Kader dediğimiz şey noluyor yani nedir diye herkes bir sorup düşünmüştür. Destiny diye google'dan resim aratınca şöyle şeyler geliyor mesela:
http://hem.bredband.net/spikes/destiny.jpg Burada World of Warcraft'tan bir kılıç görüyoruz. Saplıyorsun bunu böyle adamların gücü gidiyor. Hani kaderiniz ölmek gibi ya da kılıcın sahibinin kaderi süper olm gibi bir mesaj mı var bilemiyoruz.
Sonra mesela şu var: http://en.wikipedia.org/wiki/Image:Destiny%28Sandman%29.JPG Burada da Sandman'in Endless'ındaki Destiny var. Elinde kitabı, okuyor duruyor kâtip gibi adam. Ama benzer bir şekilde asıl kâtip herhalde Astinus olurdu Dragonlance dünyasındaki, ki SPOILER GELİYOR kendisi neutral tanrıdır SPOILER BITER.

Wikipedia "Destiny refers to a predetermined course of events. It may be conceived as a predetermined future, whether in general or of an individual. It is a concept based on the belief that there is a fixed natural order to the universe." olarak açıklamış. Yani diyor ki:
"Kader önceden belirlenmiş bir olaylar zincirine denir. Genel ya da şahsi olarak bir belirlenmiş gelecek olarak görülebilir. Evrenin sabit bir doğal gidişatı olduğuna dair bir konsepttir."

Mesela din derslerinde bize Allah'ın kaderi bildiğini söylerler. Diğer kitap dinlerinde de farklı değil; kitaba sahip olmayan başka dinlerde de. Öte yandan bize Allah'ın bizi test ettiği de söylenir. Burada da bir çelişki ortaya çıkıyor.

Eğer kader belirliyse, o zaman biz bir teste tabi değiliz, ne yapacağımız belli. Yani Tanrı ne yapacağımızı biliyorsa, bu dünyanın anlamı yok, Tanrı en başından, dünyayı yaratmadan biliyordu ne olacağını.

Yok eğer biz kaderimizi kendimiz çiziyorsak, bu durumda Tanrı ne yapacağımızı bilmiyor demektir, ya da bilemez demektir. Yok biliyor işte geleceğe gider bakar olm diyosanız, üst paragrafı okuyun ve buyrun kısır döngüyle zenginleştirilmiş çelişkimize.

Bunu hiç bir din hocası açıklayamadı gerçekten. Birisi hayatın belli noktalarında iznimiz olduğu gibi birşey belirlemişti. Ama sonuç olarak (t zamanı göstersin) t=1 durumunda böyle bir karar verdik ama mesela t=3 önemli bir kararın zamanı değil. Eğer tanrı bu noktada ne yapacağımızı biliyorsa, bizim t=1 konumundaki kararımızı da biliyor demektir. Bu teori de burada çöker.

Bunun yerine, izninizle kendi teorimi açıklamak istiyorum. Bu söylediklerim zamanla kafamda oturmuş ve doğru olduğunu düşündüğüm.. ya da buna inandığım düşünceler. Halâ şekillendiklerini de ekleyeyim. (Bir yerlerde yazmıştım zaten, blogumda da vardır belki. Kafamda oturdukça tekrar paylaşmak istiyorum=) )

Öncelikle bir kaç şeyden bahsetmek istiyorum. Birincisi, dördüncü boyut denen şeyin zaman olması; zamanın genel geçer bir sabit değil, değişir ve göreceli olması. İkincisi de denklem sistemleri. Kabaca bir örnekle x=y+z, a+b=c ve c+t=z olsun. Şimdi a ve b c'yi, c ve t z'yi, z ve y de x'i oluşturuyor. Yani c 1'ken, -1'ken, 0'ken, 10'ken, -23423423.54 iken z farklı değerler alır. Bu değerlerle x de değişir. Eğer t'nin değerleri de değişirse, mesela c=1 t=2 iken, c=2 t=3 ken, 1-3'ken vs z'nin değerleri değişecektir. y'nin değerleri de değişirse, c=1 t=2 y=3, c=4 t=3 y=2 gibi üç değere bağlı olarak x değişecektir. Şimdi konuya döneyim.

Bir sonraki cümlemde Tanrı'yı küçümsemiş gibi görünebilirim, ancak ilerlerde çok daha büyük bir yüceliğe sahip olduğunu düşündüğümü göreceksiniz: Bence tanrı bizim tam olarak ne yapacağımızı bilmiyor. Yani bizi öyle yaratabilirdi. Half-life'da bir scripted sahneyi düşünün, böyle olabilirdik, ki sanırım melekler böyle yaratılmışlar. Öte yandan insanlar daha çok AI gibi, starcraft'ı düşünün, zerg AI acaba ling rush mı yapacak, bekleyip lurker'a mı gidecek yoksa hemen expansion mı alacak?
Eğer ne yapacağımızı bilseydi, dediğim gibi bu dünya bir sınav olmazdı, film gibi birşey olurdu. Bize düşünme, anlama ve bu konulardaki kapasitemizi geliştirmek için sorgulama yetenei verildiğine göre, ben bunun basit bir filmden öte olduğunu düşünüyorum.

Bence Tanrı ne yapabileceğimizi biliyor. Yani, verdiğim kaba örneği düşünün, zerg AI'si oyununuzu oynarken ne yapacak bilmiyorsunuz, ama neler yapabilir bunu biliyorsunuz.

İTÜ'deki lineer cebir hocası (lineer cebir denklem sistemlerini çözmeye yoğunlaşan bir matematik dalı) ilk derste "Hayat bir denklem sistemi ve ben bir gün onu çözeceğim." gibi bir şey söylemişti. O an "eheuhe manyak üni hocası ehe mehe" şeklinde tepki verdiysem de, zamanla bu söylediği çok mantıklı geldi. Bence kaderi açıklamak için, denklem sistemleri çok güzel bir model. İzninizle açıklayayım:

Yukarıda verdiğim denklem sistemini alıp genişletelim. Yani y dediğimiz değişken de p ve o'ya; t dediğimiz l ve k'ya, k dedğimiz p ve l'ye; l dediğimizse a ve c'ye bağlı olabilir. Yani c'deki değişim l'yi; l'deki değişim c'yi etkileyebilir. Bu şekilde muazzam bir denklem sistemi kurun, isimlendirilmiş en büyük sayı neyse, onu kendisiyle kendisi kadar çarpın, bir kere daha çarpın. Bu sayının bile tüm değişken ve denklem sayısına yetmeyeceği bir denklem sistemi. Benim bu yazıyı yazarken bu font'u kullanmam bir değişken, yazdığım her fikir ayrı, her kelime ayrı bir değişken. Zira belki ben bir yerlerde zira kelimesini görmesem kullanmayacaktım ya da belki biri benim yazımda görüp kullanacak. İşte, c'nin l'yi; l'nin c'yi etkilemesi durumu.

Şimdi Tanrı'ya dönelim. Bence Tanrı, her bir değişkenin her bir değeri için her bir denklemin aldığı şekli ve diğer her bir değişkenin alacağı değeri biliyor. Yani ne yapacağımızı teorik olarak biliyor, kapasitemizi; ve bize bir şans tanıyor. Bu modeli daha dünya haline indirirsek, değişkenleri bir kenara koyup şöyle açıklayabiliriz: Bence Tanrı, her birimizin her hareketinin (bu illa bir insan hareketi olmak zorunda değil aslında, bir deprem ya da bir elmanın ağaçtan düşmesi de olabilir)açacağı her sonucu ve bunlara göre olayların nasıl değişeceğini biliyor.
Yani hem Tanrı'nın herşeyi bildiği, hem de özgür irademiz olan bir model bu; çelişki yok. Ayrıca her bir sonuçtan doğan alternatif gelecekler de zamanın basit bir çizgiden öte olduğunu, üzerinde değişkenler olduğunu da gösteriyor.
Eh, saate baktım da benim hazırlanıp çıkmam lazım. Böyle işte, benim düşüncem böyle. Bitti. Adiyö.
Bu arada düşündüm de, fal ve benzeri "geleceğe bakan" şeylerin de bir "olasılık" göstermesi gibi şeyler geldi aklıma da neyse gidiym ben.

Etiketler: ,

13 Comments:

  • Yav bu süper bi yorum olm. (Pardon bi an sistemler çöktü benim, ciddi Aslı mode on)

    Yani basit bir örnek verirsek, bu olay ağaç dalları gibi açılan bir yollar labirentine benziyor. İlk dalı seçtin mi, karşına iki üç dalcık çıkabiliyor ve seçtiğin dalcığın da minik minik kolları olabiliyor. Tanrı her minik minik kolun sonunun nereye vardığını ve hangi olaya sebep olacağını biliyor ama bizim hangi dalı ya da akabinde hangi dalcığı seçip onun yolundan gideceğimizi bilmiyor. (Bahçıvan olmalıydım)

    Ama bir soru... Bizim kapasitemizi ve gideceğimiz yolları biliyor olsa da, ya onun en az ihtimal verdiği yolu seçer de onu hayal kırıklığına uğratırsak? :(

    By Blogger Aslı "TILSIM" Palabıyık, at 8:11 ÖS  

  • Net olarak anlaşılması zor bir konu.Yani şahsen ben dönüp dönüp biraz kafa yorarım bu konuya ama çıkış bulamam.Bence kilit noktası Tanrı için zaman kavramının olmayışı ve bizim bunun anlayamamız(en azından benim).Yani "nasıl zaman kavramı yok, geçmiş ve gelecek nasıl bir olabilir".Bu insan için anlaşılması güç ve soyut bir durum.Milyarlarca öncesini ve sonrasını gören bilen bir varlık...

    Ben şöyle bir yol seçtim.Bu hayatı yaşarken, yaşadığım her şeyin kendi yaptıklarımın bir sonucu olduğuna ve fakat aynı zamanda tüm bu yaşadıklarımın Allah tarafından zaten bilindiğine inanıyorum.Saniyelik hislerimden tüm yaşam boyunca yaptıklarıma kadar.

    By Blogger Pathologic, at 10:10 ÖS  

  • Yazıya +1.
    Kısaca Tanrı yapabileceğimiz/seçebileceğimiz opsiyonların farkında, ama bu opsiyonları bizim seçmemize izin veriyor yada seçimlerimize karışamıyor.

    Peki o halde, bi sonraki adımımızda ölüm varsa bunu biz mi seçmiş oluyoruz yada karşımızda x ve y gibi iki seçenek olsa, x ölüm y hayata devam etmek olsa, bunu bilinçsizce seçmemiz bizim yaşayışımızı/ölümümüzü mü belirliyor?

    Hmmmm...

    By Blogger çikolatalıkedi, at 12:38 ÖÖ  

  • Zaman kavramını tam olarak anlayabileceğimizi ben de sanmıyorum akzarg. Bir doğrunun bir kareyi anlaması zor olurdu.
    Aslı, bunu tanrıya sor bence o bilir bak:p
    Kedi, belki bazen tüm denklemler aynı yola çıkıyordur..

    Benimki de bir düşünce sonuçta canım, bir şey bildiğimi iddia edemem.

    By Blogger maelstorm, at 1:35 ÖÖ  

  • Önüme yeni bir fırsat sunuyor ve değerlendiremeyeceğimden korkuyorum da... Ben bir ara sorayım bunu O'na :p

    By Blogger Aslı "TILSIM" Palabıyık, at 4:13 ÖS  

  • Benimde şöyle bir kafa karışıklığım vardı: Allah bizim cennetlik mi, cehennemlik mi olduğumuzu biliyorsa niye biz bu hayatı yaşıyoruz? Sonuçta iyimi kötümü olduğumuzu biliyor. Buna da bir arkadaşım şöyle cevap verdi:
    “Eğer Allah, biz bu dünyada yaşamadan “Sen cennetliksin sen ise cehennemlik” derse kıyamet gününde cehennemlikler Allahın huzuruna geldiği vakitte, cehennemlik olan kişinin, Allah’a “ Ya Rabbim eğer bana izin verseydin ben doğru yolu seçerdim. Oysa sen bana hiç şans tanımadın.” deme ihtimalini kaldırmak için.”

    Tabi yazılan konu daha farklıydı ama bunu da eklemek istedim

    By Blogger Ayna-i Marzî, at 6:59 ÖS  

  • Gerçekten güzel bir yazı olmuş. Bu konuda benim de epey düşüncelerim ve teorilerim var, ama o kadar ayrıntılı ve uzun ki sanırım bir blog yazısı olarak yayınlayacağım.

    By Blogger Ahmet Kamil Keleş, at 8:28 ÖS  

  • lan determinist popom.

    işler öyle bildiğin gibi olmuyor, quantum fiziği bilmek lazım, laplas fiziği yetmiyor, newton determinizmi desen de sabaha kadar mikrokozmosta olan biteni bilmedikçe ne denklem çözülür ne bi halt.


    hadi gömdüm

    By Blogger Mika, at 10:26 ÖÖ  

  • quantumla uyuşuyor gibi aslında düşününce, ama ben o açıdan yaklaşmadım. yaklaşırım ama toplum buna hazır değil :O

    özledim lan bi ara geliym istanbula(yalan yalan)

    By Blogger maelstorm, at 12:15 ÖS  

  • abi o değil de biz ayrılamayız bir de destiny bile bahçenin heryerini bilmiyo olay zamanla ilgili.

    By Blogger XIII, at 8:10 ÖS  

  • Tanrı diye bir şey yok.

    Olmadığına göre senin ne yapacağını bilmiyor da.

    Tüm kaderini kendi seçimlerinle sen belirliyorsun.

    Yani belirlenmiş bir kaderin yok.

    Ben buna inanıyorum.

    Tanrıya da inanmıyorum.

    By Blogger Lord of the Game, at 10:25 ÖS  

  • On yorum öncesinde akzarg'ın da değindiği üzere kader kavramını anlayamıyor olmamızın belki de en önemli sebebi, her olayı "önce-sonra" ya da "başlangıç-son" gibi belirli zamansal kalıplara oturtuyor olmamız.

    Bir de Matrix Reloaded'da Neo ile Kahin arasında, beni uzunca bir süre düşünmeye sevketmiş olan şöyle bir diyalog geçmekte:

    The Oracle: Candy?
    Neo: Do you already know if I'm going to take it?
    The Oracle: Wouldn't be much of an Oracle if I didn't.
    Neo: But if you already know, how can I make a choice?
    The Oracle: Because you didn't come here to make the choice. You've already made it. You're here to try to understand why you made it.

    By Blogger erengy, at 7:45 ÖS  

  • Acaba tanrı gerçekten yarattıklarının kendisine veya söylediklerine inanmasına ihtiyaç duyar mı? Bu kadar yüce bir varlık iradesi cüzi varlığın kendisine inanmasına veya tapmasına neden ihtiyaç duyar? Egoizm? Kader de aynı şey değil mi, her şeyi bildiğini söylemesi gerekir mi? Korkutmak için gerekir. Küçük çocuklar hemen hemen 6 yaşına kadar anne ve babasının onu hep görebildiğini sanar. Çünkü hepimizin hayatında anneye babaya haber uçuran kuşlar olmuştur.

    Fizikle konuyu açıklamaya gerek yok. ben size daha basit bir örnek vereyim: İstatistik. İstatistikçiler ne yapar? Bir değişkenin alabileceği değeri belirli bir olasılık dahilinde belirlemeye çalışır. Örneğin EURUSD paritesinin önümüzdeki ay sonunda alabileceği değeri değişik araçlarla (ki benim en hoşlandığım Yapay Sinir Ağlarıdır) tahmin etmeye çalışırlar. Bazı traderların tahmin yüzdesi out of sample datada %80lere kadar ulaşmaktadır.

    Aslında bir anlamda bazı traderların %80 oranında kaderi tahmin ettiğini söylemek yanlış olmaz bu durumda. Peki o halde tanrı %100 olasılıkla tahminde bulunabilen bir istatistikçi midir?

    Yazdıklarımın başında söylediğime dönersem aslında inanmaya ihtiyacı olanlar bizleriz. Ölüm korkusu bir şekilde her türlü çelişkiye rağmen bizi inanca çeker. Bunun içinde varlığı üzerine yüklenenlerle çelişkili hale bile gelebilen varlıklar yaratırız.

    Tüm bunlar yanlışsa bile tanrının başkaldırılabilir bir varlık olduğu atlanmamalıdır. En nihayetinde şeytan adlı melek zamanında karşı gelme suçunu işlemiştir. Böylece bütün kötülüklere bir odak bulunmuş ancak karşı geldiği anda neden yok edilmediği ya da cehennemde yakılmadığı açıklanmamıştır. Bu kötülüklere bir ebe bulunması ihtiyacından mıdır yoksa düşündüğümüzden daha güçlü olmasından mıdır bilinmez.

    Velhasılı bir din hocamın söylediği gibi "Öteki dünyayı veya bu kapsamdaki inanışları sorgulamayacaksın, inanacaksan sadece inanacaksın. Bu dünya cevap bulma yeri değil." Çünkü fiziğin metafiziği açıklaması mümkün değil...

    By Blogger antagonizma, at 8:05 ÖS  

Yorum Gönder

<< Home