Kalem, güzel kalem

Perşembe, Aralık 29, 2005

Bayan-Kadın-Kız-Dişi-Hanım-Hatun.. neyse işte. Saygıyla eğiliyorum..

Bugün bir kez daha kızlara (üstte saydığım sıfatlardan birini hak etmesi yeter, ben kızlar diyeceğim bu yazıda) hayranlık duydum, önceki hayretlerime bir başkasını daha ekledim..

Bu hayretlerimin ilki, fiziksel olarak yaşadıkları regl olayı. Şahsen nasıl katlanırdım hiç bilmiyorum. Hani olayın kendisi zaten, bir kere bile yaşasam bir daha unutamam, kâbuslarıma girer; bir de bunu sürekli yaşamak.. Brr. Bunun gündelik olaylarla çakışıp engel oluşturması da cabası. Ha, tamam, seçme şansları yok, ama yine de ben burada bir kez eğilirim arkadaş. Bu paragrafı bitirmeden, erkeklerden biri çıkıp, e biz de sünnet oluyoruz derse, lütfen gidip ölüversin, kafasına balta geçirip elimi kana bulamama gerek kalmasın.

İkinci hayret noktası, erkeklere katlanmaları. Yani, kadın gibi zarafet, duygu, sevgi ve şefkat dolu varlıklar, erkek gibi kaba saba, odun, laf anlamaz varlıkları nasıl çekiyorlar? Yine burada bir erkek çıkıp, yeaa abi şimdi genellememek lazım yani ben aaabi öyle değilimdir yeaa, çok romantiğimdir yeaanee, derse; baltayı kafasında bilsin: Yok öyle bir şey. İç güdüsel olarak öküzlük var yapımızda. Tamam bu aslında düz mantığa dayalı matematiksel bir düşünce yapısından geliyor ama sonuç olarak öküzlüğe giden yolda tam bir ana yol olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Kız arkadaşlık olayından bağımsız olarak (hatta o kısım biraz tehlikeli) kızlar olmadan hayat ne kadar berbat olurdu bir düşünün.

Hayretten ziyade hayranlık noktalarından birisi de doğurganlık. Nasıl kutsal varlıklardır ki bunlar, bir canlıyı taşıma sorumluluğu bahşedilmiştir onlara. Tamam Çin işi Japon işi, bunu yapan iki kişi, ama yine de insan düşünmeden edemiyor, neden erkekler değil de kadınlar? İşte bunun üzerine biraz düşününce, dişilerin bu kutsallığına hayran olmamak elde değil. Belki de atalarımızın bu topraklarda anaerkil bir uygarlık kurmuş olmaları genlerimden beni uyarıyordur, bilmiyorm.

Ve bugünkü hayranlığıma geleyim: Toka takmak. Yahu, uğraş uğraş bir türlü olmadı. Saçım çok uzun değil ama yine de topluyorum topluyorum, hop kaçıveriyor toka. Ne biçim iş bu be! Höyt! Acilen bana toka takmayı öğretecek birisi lazım. Hayır, ellemem, taç takarım falan da, toplayınca sanki hayat bazı noktalarda kolaylaşacak gibi geliyor. Hem de nasıl olacak bir görmeli değil mi? Bakın bunu okuyup da öğretmeyen, ahanda banu alkan gibi olsun. Büyük konuştum ona göre.

Yazımı burada bitirirken tüm bu fiziksel, düşünsel ve hissel (zorlama kelimeler) açılardan hayranlıklarımı tekrar dile getiriyor ve hepinizin (erkeklere demiyorum) önünde saygıyla eğiliyorum, ha bir de, seviyorum sizleri (bakın erkek denen mahlukatlar hemen bunu kötüye yormuştur, yormadıysa erkek değildir, ben de yormuşumdur, doğrudur).


Edit-Not: Sonunda başardım. Meğer tekniği varmış. Bu durumda kızlar da tırtmış bunu anladık:p (*linçten kaçarcasına koşar*)

2 Comments:

  • Süpersin ya. Helal valla:)))) Bayan-Kadın-Kız-Dişi-Hanım-Hatun lardan biri olarak epey etkilendim. Ama şunu da eklemeli. Eğer bayanlar olmasaydı, başınız daha az ağrırdı. Cadı kazanı karıştıran biziz, şeytanca planlar kuran biziz, dizi yada film, entrikaları yaratan bir dişi karakterdir çoğunlukla. Yada erkek bir kadın yüzünden entrika çevirmiştir. Herşey bir yana, yasak elmayı size yediren de biziz :p

    By Blogger Aslı "TILSIM" Palabıyık, at 4:01 ÖS  

  • bak doğru ya. ne pismişsiniz:p zaten sünnet de olmuyosunuz ohoo hep bize hep bize yazık be bühühü

    By Blogger maelstorm, at 11:44 ÖÖ  

Yorum Gönder

<< Home