Kalem, güzel kalem

Pazartesi, Temmuz 24, 2006

Dayanamıyor, reklam yapıyorum. Evet. [V 1.01]

"Daily Deviant? Hmm. Bakalım neymiş" diyerekten fawn ile tanışmıştım. Sonra diğer çalışmalarına baktım, baktım, baktım. Hastası oldum. Seviyorum. Hayranıyım. Az önce izin aldım kendisinden, önümüzdeki aylarda (eylül'e sanırım, este daha iyi bilir) bir kaç çalışmasını koyuyorum btgye ama şimdi buradan reklamını yapmadan edemiyorum. Alyssa Iswolsky ile tanışın. Deviously Annoying yazsa da kanmayın, süper şeker bir hatun. Neyse işte, siz bakının galerisinde. Ben reklamı yaptım:p



Edit: Yhhu linke fazladan nokta koymuşum desenize. Düzeltildi. Tekrar deneyiniz:p

Aranıyor!

Adventure oyunları arıyorum arkadaşlar. Elinde olup bana kopyalayabilecek, daha iyisi varsa İzmir'de alabileceğim (kopya son çare olmak üzere) bir yer bilen vs varsa bana güzel bir mail atsın (güzel mail. hmm.). Mail adresim zaten ortada ama hatırlatayım: themaelstorm@gmail.com. mailto falan da yazmadım çatlayın. Neyse işte öyle.
Çalıştığı kesin olan bir sanitarium (şimdiye kadar 3 tane buldum, birinin 1., diğerinin 2., öbürünün 3. CD'si bozuk çıktı), Monkey Island 1-2-3 (ses/müzik olan <.<;), Longest Journey, Grim Fandango aklıma ilk gelenler.
Şu ana kadar ne oynadım, monkey island'a kadar monkey island 1 (adaya çıkmıştım hatırlıyorum), monkey island 4, sanitarium (SPOILER WARNING aztekli bölüme kadar SPOILER END), syberia 2. Budur. Bühühhü. Ha bi de Galata var. Byzantine var. Ama ikisinde de sonlarda saçma şeyler yüzünden bitiremedim.

Neyse işte, arıyorum.

Ha, bir de Xp'de çalıştırabilmeyi başardığınız bi mortal kombat 1/2/3/trilogy varsa olabilir:p

Çarşamba, Temmuz 19, 2006

Testmania

You Are Spider-Man
Quick and agile, you have killer instincts (literally).And that kind of makes up for the whole creepy spider thing.


You are 53% Taurus


Your Brain is 60% Female, 40% Male
Your brain is a healthy mix of male and femaleYou are both sensitive and savvyRational and reasonable, you tend to keep level headedBut you also tend to wear your heart on your sleeve


Your True Love Is a Gemini
Why you'll love a Gemini:
Witty and sharp, a Gemini can keep up with your fast (and ever changing) mind.You're both fun loving and free spirits. You and a Gemini can enjoy each other without expectations.
Why a Gemini will love you:
Not only can you keep up with a Gemini's sharp tongue, you can introduce a challenge or two...You're appetite for fun and novelty will keep a Gemini interested - at least for a bit longer than usual!






Your Element Is Air



You dislike conflict, and you've been able to rise above the angst of the world.
And when things don't go your way, you know they'll blow over quickly.

Easygoing, you tend to find joy from the simple things in life.
You roll with the punches, and as a result, your life is light and cheerful.

You find it easy to adapt to most situations, and you're an open person.
With you, what you see is what you get... and people love that!





Aah yeter be. Çekirdek gibiymiş bunlar. Yap yap nereye kadar. Bu arada İtalyanca ismim Giovanni Esposito çıktı. Giovanni sevilen bir İtalyan ismiyken, Esposito Güney İtalya'da sıkça kullanılan bir soyadı (dedi İtalyan arkadaşın biri).

Pazar, Temmuz 16, 2006

İzmir Level Forum Buluşması=new bulusma()

ÖSS öncesi Aslı'yla, dönem başlarında BAL'lılarla ve en son topluca bir toplaşma (nasıl?) derken, İzmir'deki dördüncü forum buluşmasını da yaşadık.
Kimler katıldı? Ben vardım, biliyorsunuz zaten. Tifosi vardı, BtG'den ne zamandır zaman ayarlayıp buluşamadığımız. Çağlayan vardı, adı daha önce geçti blogda. razielepic vardı, korku edebiyatı üzerine başvurabileceğim yeni bir kaynak olarak ekledim listeme kendisini. Guardian_For_Todza vardı, ne zamandır tanışmak istiyordum (bende Gordon Freeman, kendisinde G-Man avatarı olduğundan inceden düşüncelerim vardı =p). Tanistlin vardı, kız arkadaşını Ravenloft'a başlatan =). Bir de bonus olarak, Aslı'nın arkadaşı çikolatalıkedi vardı.

Herkes bloglarına neler yapıldı yazmış, ben foruma da yazdım zaten. Daha da yazmasam olur diye düşündüm. Özet geçeyim, en azından kendi adıma, eğlenceliydi! İyi insanlarla tanıştım. Hata çikolatalıkedi bugün beni çırağı olarak aldı, yemek yapımı konusunda *mastır karşısında saygıyla eğilir*. Başka bir anlaşma daha oldu başka birisiyle ama o bana kalsın ;)

Bir de sinemada ben esteye şaşırıp karayip şövalyeleri demiş olsam da, hayır, karayip korsanları 2'yi izledik. Güzeldi, sevdim. Johnny Depp'in o dramatik figürleri, mimikleri.. Sevmemek elde değil. Tom Cruise'u seviyorum diyen kıza şöyle bir bakarım, ama coni için böyle bi durum yok.

Umarım yakın zamanda tekrar böyle birşeyler yaparız. Gelemeyenleri de getiririz. Katılan herkese teşekkür ederim, katılamayanlar da katılamadıklarıyla kaldılar. Hıh.

Cumartesi, Temmuz 15, 2006

Kırık kalpler Sokağı

Bazı hayalleri olur ya insanın.. Çok güzeldirler.. Onları düşünmek, gerçek olabileceklerini kafasından geçirmek mutluluk verir insana. O hayaller ki, belki de insanın varlığının temelidir; insana umut verir, yaşamak için bir sebep verir.

Bunların bir kısmı gerçekçilikten uzaktır. Ne bileyim, bir gün kanatlanırcasına uçmayı düşlerim ben mesela. Olmayacak, biliyorum. Asla bir sabah kalkıp, camdan kendimi bırakıp süzülerek bir yere uçamayacağım. O yüzden çok da koymuyor. Ama bir gün rüyamda uçtuğumu görürsem, o zaman mutlu oluyorum. Uçmuş kadar oluyorum hatta, zira yaşamış olduğum birşeydir.

Geri kalanlarıysa gerçekçidir bu düşlerin. Yani, o an için hayalini kurarsınız ama gerçek olabilecektir. Varolma imkânı vardır. Siz de, bazen umutla, bazen çaresizlikle, bu rüyalara sarılırsınız. Gerçek olabilir ne de olsa! Tek yapmak gereken bir adım atmaktır, gerisi gelmeyecek midir, biri birşeyi isterse tüm evren adeta önünde eğilip elinden tutmayacak mıdır?

Bazen tutmayacaktır. Varolabilme ihtimali teorik olarak olsa da, pratik olarak olmayacaktır. Şahıs, bu gerçeği evrenden ve içindekilerden, bazen de şahıs ta kendisi öyle şiddetli bir anlar ki.. Bu bilgiler adeta fiziksel bir darbeymiş gibi ŞAK diye iner suratına adamın. Şamar yemişten berbat eder, adam hiç şamar yememiş olsa da bilir. Çünkü fiziksel acı da, sızlama da geçer şamardan gelen. Ama bu tokat, rüyaları kırıp geçer, parçalar. Kalbe adeta bir yol makinesi edasıyla bir delik açar, o deliği kapatacak malzemeyse bulunamamıştır, zaten yoktur da. Zaman denilebilir belki, ama zaman bile asla kapayamaz aslında o yarayı, o koca deliği. Sadece dikkatini başka yöne çeker insanın.

Bazen bundan da beter olur, dikkatini başka yöne çekemez insan. Çünkün bahsi geçen şamarı yaratan etken uzak değildir, daha korkuncu yakındır. O zaman acılar katlanır, düş kırıklığının kalbi deldiği yer öyle kalıcı bir hâl alır ki, zaman bile bu süreç boyunca iyileştirmek bir yana dursun, deliğin büyümesini engelleyemez. O kalp dağılır, mahvolur. Çaresizce çırpınır ama yapacak birşey yoktur. İşte bu, düş kırıklığının en kötü türüdür.

Ben çekiyorum, umarım başkaları çekmez.

Perşembe, Temmuz 06, 2006

Grrr...

Geçen haftaya ne kadar iyimser girmiştim. Doktora gidicektim, yeni gözlük/lens alıcaktım, öbür hafta da Aslı'yla falan buluşcaktım, bu arada da yaz okulunun başvurusunu halledicektim. Bir yandan Argefar. Süper.
Acaba?

Doktora gittim. Fakat getirttiği Soft 38 model lensler gözüme oturmamış. Oturmadığı gibi bir de kırışıklık yaratmış, görüşüm öyle bir bozuldu ki, anlatamam. Şöyle diyeyim, yaz okulu başvuru formunu okuyamadım, paralarımı göremedim. Yaşlı amcalar gibi arkadaşlara "şunu doldurur musunuz, burada ne yazıyor, kaç para bu" diye sordum.

Doktora tekrar gittim bundan sonra işte.. O zaman anladı oturmadığını. Ama o kontrol sırasında şey dedi "gözünün arkasını beğenmedim" (ki sonra yersiz olduğunu öğrenecektim). Ben önceki gün lazer ameliyatıyla ilgili bir makale okurken, ameliyatın kör edemeyeceğini, zira ameliyatın korneaya yapıldığını, körlüğünse gözün arkasıyla ilgili olduğunu söylüyordu.

Bu ikisi birleşip, bir de lensleri çıkarınca görüşüm hala bozuk kalınca, tamam dedim, ekrem, bittin. Kör olacaksın. Neyse ki gözümü dinlendirince geçti zamanla. Öbür hafta da doktor bey sağolsun yeni lensler getirdi. Ama benim bir haftam çarçur oldu, üstüne bir de korku yaşadım.

Bu haftaya gelince. Yaz okulu başvurusunun ikinci kısmını tamamlamak üzere çıktım. Parasını yatırdım, işte formu doldurdum falan. Sıraya girdim (ki önceki gün olmayınca bugüne kaldı, son güne.. gerçi uzatmışlar sanırım. neyse). 8:15 idi. Kuyruk çok uzundu. Bilenler için, dekanlık öğrenci işlerinden çarşıya bir dik çizin. Sonra da satranç kafeye. yarım saat falan içinde yurtların girişine vardı o kuyruk. ÖYLE bir kuyruk. Neyse 11e doğru sıram geldi.

Ama talihsizlik peşimi bırakmamıştı. Bugüne kadar tamamen unutulmuş görünen harç kredisi işlemini tamamlayamadığım için borca dönen harçlar, bugün akıllarına geldi öğrenci işlerinin. Bir de üstüne faiz koymuşlar (oysa ben ikinci dönemin başında ve sonrasında bir süre kontrol ettim böyle birşey çıkmasın diye. o zaman koymayıp, sonraya bırakıp, bir de üstüne geç diye faiz diyorlar. böyle bir saçmalık. yani her gün bakmak lazım bu mantığa göre, acaba yeni harç borcum var mı diye). neyse sağlam bir miktar çıktı. Sıramı kaybettiğim yetmemiş gibi, telefonun da şarjı olmadığından evdeydi. Neyse kontörlü bi telden evi aradım. Öğleden sonraya anca yetişti paranın elime geçmesi. Aldım parayı (işbankasından), Garanti'ye gittim harcı yatırmak için. Bekledim bekledim. 20 kişi vardı bana. Giriyordum artık bankaya içeride beklemek için.. ki bir arkadaşı gördüm. Merhabalaştık falan. Tam içeri giriyordum ki bir baktım, o kısacık zamanda sıra beni iki kişi geçmiş. Nasıl bir hız anlamadım. Muhtemelen 20 kişinin hiçbiri orada değildi... Neyse bir sıra daha aldım, yatırıcam parayı geldi sıra. Bu sağlam miktarın üstüne bir de küsürat çıkmaz mı? Cebimde, çantamda ne kadar para varsa topladım verdim. Sanırım bir.. yüz ya da iki yüz elli bin param kaldı (on ya da yirmibeş yeni kuruş). Denk geldi. Sonra gittim, neyse ki artık sıra yoktu yatırdım.
Hatta oradaki kadın "ehe mehe, yaz okulu niyetine borçları ödettik" diye son derece gereksiz bir espiri yaptı. Sanki ben o borcu ödemeden devam edebiliyordum da yaz okulu sayesinde ödedim. Kaldı ki zaten bilerek tutumuş değil, yeni belli olmuş. İşlerin hallolmasından gelen bir rahatlıkla birşey demedim.. Yoksa sanırım tutamazdım kendimi.

Ve işte bitti herşey.. diyeceğimi sanmayın. Şimdi de öğrendim ki, Fen fakültesi tüm matematik derslerini baştan açıklamadığından, biz daha zor (ve daha çok kredili (ve pahalı)) derse kaydolmuşuz. Bölüm Sekreterimiz de bu adamların kurbanı olmuş. Ve nedense, bu olayı öğrenci sorumsuzluğu diye göstereceklermiş. Şu an inanılmaz sinirliyim. Umarım halledebiliriz bu işi. Gerçekten nefret ettim bürokrasisinden de, üniversitesin sisteminden de, hepsinden.

(Bir arkadaşın babası hastanedeyken bunlarla uğraştı. Onun halini düşünmeye korkuyorum)