Kalem, güzel kalem

Cumartesi, Eylül 30, 2006

Umut Sarıkaya'ya Yakarış

Umut! Umut sarıkaya! Duy beni Umut! yasak istiyorum.
Her bir lafı cinsel içerikli zorlama iğrenç espirilere çeviren t-shirtler yasaklansın istiyorum.
Aa yeter be.
Starbucks-Starfucks
Yahoo-Fuck Yhoo
Superman-Sperman
Hard Rock-Hard Cock
diye aklıma şu an gelenleri yazayım. Bu t-shirtleri giyenler artık ölsünler bıkmadınız mı ya.

Xas'ın metal grubu+bira reklamlı tshirtleri daha güzel. Carlsberg-In Flames vardı mesela. Onlar güzel, giyin onları. Onlar asıl espirili olanlar. Diğerleri iğrenç zorlama şeyler ya.

-Klik-

Önceki gün sinemaya gittik çikolatalı kedi şahsıyla. İzmir sinemasına gittik, Cars vardı baktım kedi beğenmedi eet ya tırt zaten diyip çıktık:p Konak'a yürüdük sonra. Click vardı, Adam Sanders'ın. Geçtik onu izledik. Bu arada loca denen mekan şok şahaneymiş. Evlerimizden daha rahat olduğuna karar verip yayıldıktan sonra film başladı (bizi bekledi evet). İzledik izledik. Güldük falan. Ben bi ara öndeki adamın kafasına bastım en çok orda güldük heheh. Sonra ben bi ara çok duygulandı sonlara doğru ağliycaktım nerdeyse ki bi kaç espiri oldu ehe. ehe. ehehehe diye kurtuldum.

Tahmin ediyorum bi çok kişi "yeaa bi holivud işte yine dayatıyolar bişiler" ya da "tırt boş holivut filmi" diyecek ama ben beğendim. Film aslında çok şey anlatıyor. Görmeyi isteyne tabi. Kaderden, zamana, kişisel isteklerden, çevresel sorumluluklara bir sürü şey üzerine düşünmenizi sağlıyor. Bunu sıkmadan yapıyor. Ne biliym güzel detaylar var,zaman geçtikçe teknolojinin değişmesi gibi. Makyajları beğendim, muhtemelen bilgisayar destekliydi ama gayet iyiydi.

Filmden şunu anlıyoruz ki, yarın da yarın, yarın da yarın diyerek günü kaçırmamak lazım, carpe diemciyim ezelden diyip yanımızdaki güzelliklerin tadını çıkarmak lazım. Burun kıvırmamak lazım. Herşeyin güzel yönlerini görmeye çalışmak lazım. Her isteğin sonu iyi olacak diye birşey yok, bazen en iyi görünen şeyler en berbat çıkabilir, bunları hatırlayıp hırsa kapılmamak lazımEvin köpeğinden oyuncakları uzak tutmak lazım. Sakın ola sevdiklerinizle geçirebileceğiniz vakti çar çur etmeyin, bunu ben birinci el tecrübeyle de söylüyorum.

Neyse. Bi de kız çocuğu çok tatlıydı, karısı da çok güzeldi ona karar getirdik. Sonra çıktık sinemadan deli gibi yağmur yağıyordu. Neyse ki ben Bornova'dan çıkarken hava sıcaktı ve t-shirt giym.. dur ya, burası maalesefle başlayacaktı. Neyse idare edin, devam ediym. Neyse ki sevgilim olacak dörtgöz (haydaa eheh) şemsiyesini getirmişti; altına sığışıp konak metrosuna kadar gittik. Sonra ben şemsiyeyi aldım kaçtım diyeceğimi sanmayın, bırakiym dedim yürü len dedi bana ben de metroya indim. Metroda herkes ehe ehe ablak herif ıslanmış tshirtle çıkmış kesin moron bu diye baktı. Ama Bornova'da yağmur yoktu. Sonra eve geldim.

Şimşekleri felan hep gördüm ama ben. Bi de yağmur iyidir aslında.

Salı, Eylül 26, 2006

Turkcell-im

Demin bakkala giderken kahvelerin birinde sesini duydum da.. Bir reklamcı olsaydım bu reklamı takdir ederdim sanırım. Öte yandan etik açıdan biraz düşünürdüm.

Yani bakın, ben reklamcı falan değilim, pek de fazla anlamam, en azından teknik/teorik açıdan. Ama bu durum, benim bir izleyici olarak görüşlerim olmadığı anlamına gelmez değil mi?

Şimdi çok kabaca bakacağım, detayları düşündükçe devamı gelir...

Turkcell için birkaç iyi/kötü yön yazalım.
İyi yön 1: İletişimde yardımcı olmaları.
İyi yön 2: Geniş hizmet ağı
Kötü yön 1: Kapital düzen, firma, para işleri, büyük kârlar
Kötü yön 2: Baz istasyonları

Reklama bakıyoruz. Amca ne yapıyor? Telefonla konuşuyor.
(iyi yön 1, gösterildi)
Hem de oğluyla, yolda, uzaklardan konuşuyor.
(iyi yön 2, gösterildi)
(BONUS! Oğluyla konuşmasıyla olaya ayrı bir duygusallık katıldı)
Slogana bakıyoruz, herkesin bir cell-o-can'ı varmış. Cellocan'ımız küçük tatlı bir çocuk.
(2X COMBO! Çocuk masumiyetiyle hem para işleri, kârlar vs izleyicinin aklından uzaklaştırılıyor hem de çocuk baz istasyonunu temsil ettiğinden bu kötü yön uzaklaştırılmadan iyi bir şeymiş gibi gösteriliyor.)
(BONUS SYNERGY! Çocuk masumiyetiyle, oğluyla konuşan adam hatta üstüne bir de "gözüne toz kaçan" çocuk birleşince müthiş bir iyilik güzelik çıkıyor)

Adamlar yapmış.
Öte yandan çocukların böyle kullanılması beni gerçekten rahatsız etti. Geçen reklamda da kıytırık bir indirimi sanki insanlığa bir yardımmış gibi açıklamaları vardı zaten. Etik nerede yahu?


Edit:
Turkcell'in başlıkta kullandığım Turkcell-im kısmı da gençler arasında çeşitli dengesizlikler yaratmıştır. Bkz çikolatalı kedi'nin " "Ekrem'le bağlan hayata" sendromu". heheh. Şaka lan şaka, hoşuma gitti söylemek istedim. Kötü aslında ama olsun.

Cumartesi, Eylül 02, 2006

Blog bu, serbest. Ben, bişeyler.

Burayı iyice günlüğe çevirdim, hatta başlarken, "sevgili blog" diye mi başlasam diye bile düşündüm. Bazıları bu durumdan hoşnut, bazısı değil. Birşey diyeyim, umrumda değil. heheh. Benim blogum burası aga. Aga dedim evet. AGA! AĞĞHGGGAA!! Niheheh. Beğenmeyen gelmesin kardeşim, sipariş yazı mı yazılırmış.
Neyse efendim. Güzel günler yaşıyorum. Gerçi matematik 2 şoku var ama, nedir, bir tane derstir, atlatılır geçilir. Kalan sorun o olsun be anacım, hayatta daha önemli şeyler var.
Mesela, okuldu, eğitimdi, yine okuldu, sıcaktı, yazdı, yalnızdı derken, uzun süredir gerçek anlamda kafamı rahatlatamıyordum. Bir süredir, rahatım. Zira bitti hepsi. Gerçi bir iki haftaya tekrar okul başlayacak, hatta şu ara da bir sürü sorumluluk, kafamda da bir sürü tilki var ama olsun. İnsanın arada "minimum sorumluluk" olayına ihtiyacı oluyor, haksız mıyım? Ya da bu bir ihtiyaç değildir belki. Biraz da insanın neye alıştığı ve nasıl yaşadığıyla ilgili tabi. Dedem mesela, saat gibi adam (*mmççççuk yapıp tahtaya vurur, "şeytan kulağına kurşun" der.*), 92 yaşında, maaşallah diyin bakiym. Yani dedem mesela tatil istemez herhalde. Tabi gençliğinde gezmiş etmiş belki de artık zaten hani emekli falan ondan öyle geliyor. Ama eminim dedeme hep çalışacaksın deseler kabul eder. Ben edemem galiba. Eder miyim? Yok be. Sıkılır insan. İşe de bakar tabi. Amaan.

Ören'i özlemişim ben. Küçükken yengeç falan kovalardık arkadaşla. Sabah denize giriyorum, boş oluyor, o eski güzel günler geliyor aklıma. Kardeşim var bu sefer yanımda, yine eğleniyorum. Yine güzel günler yaşıyorum. Okul iyi. Mat2ye bakmayın, mat2 FFken 2.9x ortalamam. Bence iyi. Sonuçta inekleyen bi tip deilim ben. Seneye mat derslerinde nolcak bilmiyorum gerçi. Neyse. Argefar var, güzel arkadaşlar, hoş ortam, tecrübe/bilgi edinme şansı. Şahane ötesi, beni seven ve benim sevdiğim bir sevgilim var. Sonra ablam (:p) var bi tane, bana sanat tarihidir, imgedir bilmemnedir, kitap verdi, hem de konuşucaz edicez beni cahillikten kurtarıcak. İyi dostlarım var. Este gibi, Koala gibi bi de iice süper dostlarım var. Daha ne isterim yahu? Maaşallah diyin :p

Bu ara inceden gaza gelir gibiyim bişiler yaziym, oyun olur, yazı olur ama du bakalım.
Oha, FRP bile oynuyorum, daha doğrusu oynatıyorum. Süpermiş. Save alsam şurda bi tane, heheh. Benim save isimleri de garip olur he, söyledim mi bilmiyorum. benbudwarflarınsakalınıçekerim.sav olmarkadangelicekler.sav elfesilahvermedwarfabüyüat.sav onlarınhepsiipne.sav gibi isimleri olur genelde. Bu duruma ne yazardım diyip bişi uyduracağımı sanmayın. Ben çıkıyorum, biraz wow oynim :p
Bu arada burcu hanım deviantart'a da el attı, gidip bakın, yorum yapın bişi yapın. Bi sürü güzel şey var. Gerçi blogunu izliyorsanız gördünüz bazılarını ama çoğu yeni şeyler. Gidin bakın işte deviant sayfasına da.
Peace out.